kompozisyon nasil yazilir 810x548 1
ÖZET
Hayatı Kısaca
Moskova’nın doğusunda yer alan Simbir’de 2 Aralık 1876 tarihinde doğan Yusuf Akçura’nın ailesi Kazan’a göç eden Kırımlı bir aile idi. Babası Hasan Bey bir fabrikatördü fakat Yusuf Akçura henüz iki yaşındayken babasını kaybetti. Beş yıl kadar sonra annesi ile beraber henüz yedi yaşındayken İstanbul’a taşındılar ve annesi Osman Bey adında biri ile evlendi. Osman Bey, Yusuf Akçura’yı asker olması için yüreklendirdi. Askeri lisede okuyan Yusuf Akçura, Harp Okulunda iken Türkçülük fikri ile tanıştı. 1897 yılında yani 21 yaşındayken ilk makalesini kaleme aldı. Sürgün edildikten sonra Milli Mücadele yıllarında İstanbul’a döndü ve burada Selma Hanım ile evlenerek milli mücadeleye katılmak için Anadolu’ya geçiş yaptı. 1923 yılında İstanbul mebusu olarak meclise girdi. Lozan Antlaşması sonrası İstanbul’u İtilaf devletlerinden devralmak üzere TMBB tarafından görevlendirildi. 1931 yılında Atatürk tarafından Türk Tarih Kurumu’nu kurması için görevlendirildi. Kars milletvekili olarak TMBB’de bulunurken kalp krizi geçirip hayatını kaybetti. Cenazesi Edirnekapı Şehitliği’ne defnedildi.
UZUN
Hayatı Uzun
Türkçülük akımının önde gelen isimlerinden ve Türk Tarih Kurumu’nun kurucularından olan Yusuf Akçura, Kırım Türkü bir ailenin çocuğu olarak 2 Aralık 1876 tarihinde Moskova’da doğdu.  Çuha fabrikası sahibi fabrikatör Hasan Bey’in Yusuf Akçura henüz iki yaşındayken vefat etmesinin üzerine yedi yaşlarındayken annesi ile birlike İstanbul’a göç etti. Burada Osman Bey ile evlenen annesi ile birlikte kaldı. Osman Bey, Yusuf Akçura’nın eğitimi ile ilgilenip onu asker olması için teşvik etti. Bu teşvikler sonucu Kuleli Askeri Lisesi’nden mezun olan Yusuf Akçura, Harp Okulu’na girdi. Harbiyeliyken tanıştığı Tercüman Gazatesi, onun Türkçü fikirlerini kabarttı. 1897 yılında ilk makalesi olan “Şehabettin Hazret” i Malumat Dergisi’nde yayınladı. Amacı Rusya Türkleri ile Osmanlı Türklerini tanıştırmaktı. Fakat Türkçü hareketlere katıldığı gerekçesiyle mübbet olarak Fizan’a sürgün edildi. Trablusgarp’a geldiklerinde Fizan’a gönderecek para bulamayan askerler tarafından buraya hapsedildi. İttihat ve Terakki Cemiyeti baskıları ile kısa süre sonra sokakta serbestçe dolaşma izni aldı ve Trablusgarp’ta birkaç resmi görev yürüttü. Aynı yıl içinde sürgün arkadaşı Ahmet Ferit Bey ile Fransa’nın Paris şehrine kaçtı. Paris’te Siyasal Bilgiler Okulu’na giriş yaptı. Burada Türkçü fikirlerini güçlendirdi ve “Osmanlı Kurumlarının Tarihi Üzerine Deneme” tezi ile üçüncü seçildi, mezun oldu. Kazan’a dönüp orada Şuray-ı Ümmet ve Meşveret gazetelerinde isimsiz olarak yazılar yayınladı. Üç Tarzı Siyaset adındaki dizi makalesinde Osmanlı’nın gelişimi için ortaya atılan üç akımdan en güçlü ve gerçekçisinin Türkçülük olduğunu savundu. Bu denemeleri Mısır’da da yayınlandı. İstanbul’a dönerek burada Türk Derneği’nin kurucularından biri oldu. 1919 yılında İstanbul’a döndüğünde fikirleri yüzünden İngilizler tarafından tutuklandı. Çıktığında Ahmet Ferit Bey’in baldızı Selma Hanım ile evlenerek Anadolu’ya geçti. Daha sonra 1923 yılında İstanbul’dan mebus seçilerek Meclis’te görevini icra etti. Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasının ardından İstanbul’u TMBB adına İtilaf Devletleri’nden devraldı. Türk Tarih Kurumu’nu Atatürk’ün de yardımıyla açtı fakat 1935 yılında kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti.