KAÇ DOSTUNUZ VAR?
Baba ve oğul muhabbet ederken konu dostlardan ve dostluktan açılır. Oğul, onlarca dostunun olduğunu iddia eder. Baba ise bunun mümkün olmadığını, bir insanın o kadar dosta sahip olamayacağını ifade eder. Ama oğul sözünde diretir. Baba ne yapsa oğluna anlatamaz. Nihayetinde bunu anlamanın yolunu bulurlar ve bir plan hazırlarlar.
Baba, oğlundan bir keçi kesmesini ve boş bir çuvala koymasını ister. Oğul öyle yapar, keser keçiyi ve kanlı bir şekilde çuvala yerleştirir. Ama bunu neden yaptığının henüz farkında değildir. Babasına bunu neden yaptıklarını sorar. Baba der ki: ”Oğlum, şimdi senin gerçekte kaç dostun olduğunu öğreneceğiz. Şimdi bu çuvalı sırtla ve gece yarısı olunca dost dediğin insanların kapısına git. Onlara çuvaldakinin senin azılı düşmanın olduğunu ve onu öldürdüğünü, ve cesedi onlarla beraber yok etmek istediğini söyle. Eğer kabul ederlerse, demek ki onlar gerçekten de senin dostlarındır.”
Fikir, oğlun da hoşuna gider ve gayet mantıklı bulur. Gece yarısı olunca sırtlar çuvalı başlar dost dediklerinin kapısını çalmaya. dost dediği insanlardan birisinin kapısını çalar. Dostu uykulu gözlerle açar kapıyı. Çuvalı ve üzerindeki kanı görünce şaşırır şaşırır ama ne şaşırır. Bizimki derdini anlatmaya başlar; ama kapı yüzüne kapanır. Oğul ”Neyse bu kabul etmedi; ama daha bir sürü dostum var, elbette birisi kabul edecektir.” der ve devam eder. Ama hangi kapıyı çalsa aynı netice ile karşılaşır. Dost dedikleri kişiler bitince nihayetinde eve geri gelir. Mahcup ve üzgün bir şekilde ”Haklıymışsın baba, bu dünyada gerçek dost diye bir şey yokmuş.” der. ama baba bunu da kabul etmez. ”Öyle deme oğul, gerçek dostlar var, hem de ne gerçek dostlar var.” Bunu da oğluna anlatabilmek için şunları söyler. ”Bak oğlum, benim sadece bir dostum vardır; ama hakiki dosttur. Şimdi falan yere git, falan adresteki kapıyı çal ve o kişiye benim oğlum olduğunu söyle. Düşmanımı öldürdüm gömmem lazım de, bakalım ne olacak?”
Oğul, ümitsiz bir şekilde gider, kapıyı çalar. Yaşlıca bir adam kapıyı açar ama bizimkini tanımaz. Bizimki ”Amca ben falancanın oğluyum, beni buraya babam gönderdi der ve meseleyi anlatır. Adam hiç vakit kaybetmeden oğlu içeri alır ve kazma kürekleri hazırlayarak evin arka bahçesine geçerler. Derken kısa sürede çukuru açarlar ve cesedi gömerler. Anlaşılmasın diye de üzerine soğan ekerler. Oğul evine heyecanlı bir şekilde geri döner. ”Evet, baba, gerçekten de senin hakiki bir dostun varmış.” der. Baba ise ”Bunu söylemek için henüz erken oğul, insanların kuyruğuna basmadan onların hakiki dost olup olmadıklarını anlayamayız.” der. ”Şimdi tekrar oraya git ve adama okkalı bir tokat at, bakalım ne olacak?” Oğlan şaşırır ama söyleneni yapar. Adamın kapısını tekrar çalar. Adam dışarı çıkar çıkmaz bizimki indirir okkalı tokadı. Yaşlı adam kendine gelince bizimkinin kolunu tutar ve ona şu mükemmel sözleri söyler. ”Evlat, git o babana söyle, biz öyle birkaç tokatla soğan tarlasını satacak değiliz.”