Davulun Sesi Uzaktan Hoş Gelir
Yapmak için hiç girişimde bile bulunmadığımız, hiç yaşamadığımız ve bizzat tanıdık olmadığımız durumlar veya olaylar bize çok güzel, çok basit veya kolay gibi görünebilir. Oysa işin aslı hiç de öyle değildir. O işin veya durumun ne kadar güç, ne kadar zor olduğunu anlamak için onu bizzat yaşamak veya işin içinde olmak gerekir.Çoğu kez, bazı insanların yaşantılarına baktığımızda, ne kadar da zevk ve sefa içinde yaşadıklarını düşünür ve bunu hiç yorulmadan, emek vermeden, cefa çekmeden yaptıklarını düşünürüz. Örneğin bir doktora baktığımızda ”Oh ne güzel, yatarak dünyanın parasını kazanıyor.” gibi düşüncelere kapılırız. Halbuki kendimiz doktor olsak veya o doktorlara soracak olsak durumun hiç de sandığımız gibi olmadığını, onların da hasta ile, nöbet ile, uykusuzluk ile, kaybettikleri hastaların yakınları ile ilgili neler neler çektiğini anlayabiliriz. Ancak belirtildiği gibi bunu anlamak için durumu bizzat yaşamak görmek gerekir. Doktorluk mesleği ile yakından uzaktan ilgisi olmayan, nasıl doktor olunduğunu, kaç yıl okumak gerektiğini, o bölümü kazanmak için kaç puan alınması gerektiğini, günde kaç saat ders çalışmak gerektiğini, nöbetlerde ne kadar uykusuz kaldıklarını, çocuklarını, eşlerini ne ölçüde ihmal ettiklerini bilmeyen kişi için doktorluk, yatış mesleğidir. Deyim yerindeyse tam da ”Davulun sesi uzaktan hoş gelmektedir.” Fakat bir doktorun neler çektiğini, o seviyeye gelene kadar hangi cefalar çektiğini sadece doktorlar bilir.
Yapmak için hiç girişimde bile bulunmadığımız, hiç yaşamadığımız ve bizzat tanıdık olmadığımız durumlar veya olaylar bize çok güzel, çok basit veya kolay gibi görünebilir. Oysa işin aslı hiç de öyle değildir. O işin veya durumun ne kadar güç, ne kadar zor olduğunu anlamak için onu bizzat yaşamak veya işin içinde olmak gerekir.Çoğu kez, bazı insanların yaşantılarına baktığımızda, ne kadar da zevk ve sefa içinde yaşadıklarını düşünür ve bunu hiç yorulmadan, emek vermeden, cefa çekmeden yaptıklarını düşünürüz. Örneğin bir doktora baktığımızda ”Oh ne güzel, yatarak dünyanın parasını kazanıyor.” gibi düşüncelere kapılırız. Halbuki kendimiz doktor olsak veya o doktorlara soracak olsak durumun hiç de sandığımız gibi olmadığını, onların da hasta ile, nöbet ile, uykusuzluk ile, kaybettikleri hastaların yakınları ile ilgili neler neler çektiğini anlayabiliriz. Ancak belirtildiği gibi bunu anlamak için durumu bizzat yaşamak görmek gerekir. Doktorluk mesleği ile yakından uzaktan ilgisi olmayan, nasıl doktor olunduğunu, kaç yıl okumak gerektiğini, o bölümü kazanmak için kaç puan alınması gerektiğini, günde kaç saat ders çalışmak gerektiğini, nöbetlerde ne kadar uykusuz kaldıklarını, çocuklarını, eşlerini ne ölçüde ihmal ettiklerini bilmeyen kişi için doktorluk, yatış mesleğidir. Deyim yerindeyse tam da ”Davulun sesi uzaktan hoş gelmektedir.” Fakat bir doktorun neler çektiğini, o seviyeye gelene kadar hangi cefalar çektiğini sadece doktorlar bilir.
Hakkında bilgimizin olmadığı, kendimizin bizzat yaşamadığı şeyler hakkında yargıda bulunmak, peşin hüküm sahibi olmak son derece yanlıştır. Bir işin mahiyetini öğrenmek için, o işin içinde yer almak şarttır.